 |
: THETA |
 |
: Mevcut |
 |
: Sanal Sürücü |
 |
: Max Payne |
 |
: 2 (200 MB) |
 |
This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 1024x768. |
 |
This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 1024x768. |
 |
This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 1024x768. |
 |
This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 1024x768. |
 |
This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 1024x768. |

Paradox Interactive 2004 yılında Crusader Kings'i yarattığında bir bakıma hâlâ tek bir temsilcisi olan yeni bir alt tür doğmuş oldu. Oyunun arayüzü ve haritası büyük oranda atası Europa Universalis'e sadık kalırken yeni eklenen öyle bir katman vardı ki, Crusader Kings daha önce oynadığımız tüm strateji oyunlarından kökten farklılaştı: Artık bir ülkeyi değil, doğrudan bir hanedanın başını yönetiyorduk. Oyun sırasında başında bulunduğumuz ülke bile değişebiliyordu ve ülkeniz mis gibi gelişmekte bile olsa varissiz kaldığınızda oyunu kaybediyordunuz.
Karakter odaklı oynanışı anlamlı kılan, hanedan içi ve dışı ilişkilerle bütün bir ailenin sorumluluğunu üstlenmemiz oldu. O kadar ki nesillerce uğraşarak belli bir noktaya getirdiğimiz dört başı mamur krallığımız paranoyaklaşan ya da aforoz edilmiş bir varisin elinde göz açıp kapayıncaya kadar çarçur olabiliyordu.
Şimdiyse Eylül ayında çıkacak Sengoku ve 2012'nin ilk çeyreğinde beklediğimiz Crusader Kings II ile nihayet bol sürprizli ve her şeye biraz farklı bakmamızı gerektiren bu sim-strateji karışımı kendi varislerine kavuşuyor.
Feodal Japonya'nın yüzyıllık iç savaşı
Sengoku dönemi, ekonomik karmaşa ve shogunluğun hangi klana gideceği konusundaki anlaşmazlıklar sonucu patlak veren on yıllık Onin savaşıyla başlayan yüz yıllık bir kaos dönemi. Biz de oyuna savaşın başladığı 1467 yılında dâhil oluyoruz. Açılış ekranında Japonya haritasına tıklayarak kaderini üstleneceğimiz klan lideri, daimyo ya da kokujin'i seçiyoruz. Evet, alışmamız gereken bir dizi terimle hemen burada ilk karşılaşmamızı yaşıyoruz. Klan liderleri bir bakıma shogunluğa aday. Her birinin kendine ait dai'ları (bölge) ve kuni'leri (il) var. Daha önemlisi klan liderlerinin kendine bağlı vasalları olması. Bunlar (akraba olması gerekmeyen) daimyo'lar (dai yöneticileri, Batı'daki düke denk düşüyor) ve kokujin'ler (kuni yöneticileri, Batı'daki konta denk düşüyor). Aynı şekilde her bir daimyo'ya bağlı kokujin'ler de olabiliyor. Kısacası oyundaki (ve feodal Japonya'nın kendisinde de) asalet unvanları üç kademeye dağılıyor (İmparator ve Shogun'u saymazsak).
Sakin bir başlangıç
Ama şimdilik terimler ve Japonya'nın feodal yapısıyla bu kadar boğuştuğumuz yeter. Ortasını haritanın kapladığı ana menüde biraz gezindikten sonra seçimimi Japonya'nun şöyle orta yerinden Ogasawara klanının lideri Kiyomune'den yana yaptım. Kiyomune'nin idaresinde tek bir kuni var: Chisagata. Diğer yandan Shinano bölgesinin de daimyosu ve hepsi de kokujin olan altı vasalı var. Çevresi sekiz klan ile sarılmış durumda ve bunların en önemlisi doğu komşusu Uesugi klanı.
Uesugi'lerle şaka olmaz. Daha savaş başlamadan bile Japonya'nın yüzde dokuzuna sahipler ve shogunluğun en güçlü adaylarından sayılıyorlar. Bu arada shogun olabilmek için Japonya'nın yüzde ellisini ele geçirmek ve 36 ay tutmak gerekiyor.
Kafamda hemen türlü stratejileri değerlendirmeye dalacakken oyun beni sakin olmaya ve adım adım gitmeye çağırdı. İstenirse kapatılabilen yardım pencerelerinin ilki, bakanlar kurulumu atamam konusunda ısrar ediyordu.
Kurulumuz üç kişiden oluşuyor. "Master of Ceremonies" için diplomasi yeteneği gelişkin birine ihtiyacım vardı. Tesadüf o ki göreve en uygun aday oğlum ve varisim Nagatomo'ydu (ki daha sonra varisliği küçük kardeşine kaptıracak ve ona da aynı konumda hizmet edecekti). Kendisi "merasim ustası" olarak kuni'lerin altyapısını geliştirmek, (ister kendi daimyo'mdan, ister dışarıdan) başka yöneticilerle diplomatik ilişkiler kurmak ve vergilerin toplanmasını denetlemekle görevli. Ancak aynen diğer bakanlar gibi bir anda bu üç görevden ancak birini yerine getirebiliyor, dolayısıyla önceliklerin iyi saptanması gerekiyor. İkinci bakanım ise "Master of Arms". O da kalelerin geliştirilmesinden, şahsi ordumuz olarak tutabileceğimiz roninlerin tutulmasından ve isyan olasılığı olan kunilerde düzeni sağlamaktan sorumlu. En son olarak bir de entrika ustası "Master of the Guard"ı atadım. Loncaların geliştirilmesi, başkalarının topraklarında huzursuzluk çıkarmak ve gizli görevlerde kullanacağımız ninjaların örgütlenmesi bu karanlık adamın işi.
Artık ülkemi yönetmeye hazırdım. İlk iş olarak merasim ustasını Uesugi'lerin henüz bir çocuk olan liderlerine gönderdim. Er ya da geç aramızda işlerin sarpa sarması çok olasıydı, ama en azından şimdilik arayı iyi tutmakta yarar vardı. Nitekim Uesugi liderinin Go'dan hoşlandığını fark eden oğlum ona özel bir Go tahtası yaptırdı ve aramızın bir nebze ısınmasını sağladı. Savaş bakanına ise elimdeki tek kuninin kalesini geliştirme emri verdim. Bir kunide bir anda tek bir iş yapılabildiği için ise entrikacının lonca geliştirme işi sonraya kaldı.
Komplo mu, açık savaş mı?
Feodal Japonya'da metreslik olağan bir kurumdu. Oyunda bu kadar ayrıntıya girilmemiş ve her erkeğe kafadan dört eş hakkı verilmiş. Eşler, kendi özellikleri oranında yönetici karakterlerin diplomasi, savaşçılık ve entrika yeteneklerine de katkı sağlıyor. Dolayısıyla ben de tek eşle yetinmedim ve hazır asil Japon kızlarına kur yaparken oğullarıma da eşler buldum.
Bundan sonra artık "ciddi" işlerle ilgilenmenin vaktiydi. Güneyimde yer alan Kai bölgesinin lideri klan şefi Nobumasa Takeda'yı gözüme kestirdim. Takeda'ların Japonya'nın batısında da toprakları vardı, ama ta oradan bana tehdit oluşturmaları pek mümkün gözükmüyordu. Bütün mesele güneyimdeki dört kunilik Kai bölgesini nasıl ele geçireceğimdi.
Oyun bu noktada bir yenilik daha getiriyor ve "plot" alt menüsünden bir komplo seçmemize izin veriyor. Bir klan lideri olarak başka bir ülkeye saldırma niyetimizi bir komplo ile örtbas edebiliyor ve planımıza katılacak başka ortaklar aramaya başlayabiliyoruz. Yeterli desteği sağlayabilirsek tek bir hedefte birleşmiş olan bu ittifak bizim çağrımızla hep beraber kurbana çullanıyor. Eğer sadece bir daimyo ya da kokujin isek komplolarımız da ona göre daha mütevazı oluyor. Örneğin vasallık ilişkisini sonlandırıp bağımsızlık ilan etmek ya da klanın liderliği için kumpas kurmak.
Dönelim bize. Takeda'lara savaş ilan etme planım komşularım arasında karşılık bulmadı. Böylece savaş hazırlıkları sürerken ben de entrikacımı Kai bölgesinin bir kunisine huzursuzluk çıkarmak üzere gönderdim. Başarılı olan operasyon yerel kokujinin liderinden soğumasına neden oldu ve ben de bu sayede yeni bir kişilik özelliği kazandım: Grey Eminence, yani işleri sahne arkasından idare eden diplomasi ustası.
Oyunda "martial", "diplomacy" ve "intrigue" değerlerimizi doğrudan etkileyebilen birçok kişilik özelliği var (bazıları da fiziksel). Bunlar doğuştan gelebildiği gibi, sonradan da edinilebiliyor. Örneğin "go oyuncusu", "sabırlı", "embesil", "yaralı", "hayırsever" veya "insafsız" gibi. "Grey Eminence" olarak diplomasi ve entrika değerlerim epey yükseldi, ama savaşçılığım hafif düşüş gösterdi. Ne var ki, kunileri tek tek yönetime karşı kışkırtmanın çok uzun süreceğine kanaat getirdim ve sonunda açık savaşa karar verdim.
Askeri yapılanma
Daha önce (dağıtımını üstlendikleri hariç) Paradox tarafından geliştirilmiş herhangi bir oyunu oynamış olanlar savaş meydanına doğrudan inemediğimizi ve muharebelerin farklı değişkenlerin etkisinde bir sayılar savaşı halinde cereyan ettiğini biliyordur. Ordular temelde ashigari (köylülerden oluşmuş piyadeler) ve samuraylardan (atlı) oluşuyor. Oyunun ilerleyen kısımlarında Batılılar adaya ayak bastığında bunlara bir de arquebusier'ler, yani kancalı tüfek kullanan birlikler eklenecek. Bu modern teknolojinin adadaki bütün dengeleri alt üst edeceğini söylemeye gerek yok sanırım.
Ordularımızı ister kendimize ait, ister vasallarımızın kunilerinden topluyoruz. Haliyle kunilerde yapılan yatırımlar orduların özelliklerini de belirliyor. Bunların dışında doğrudan şahsımıza bağlı ronin ordularımız da olabiliyor. Roninler, kuni ordularından farklı olarak savaşmıyorken eksilen adamlarını zamanla tamamlayabiliyor, ama elbette daha pahalılar. Savaşa çağrılmayan kuni orduları (yani rezervler) yurtları saldırı altındayken kale savunmasına katılıyor.
Burada önemli bir ayrıntı var: Her ordu belli bir lidere bağlı. Lider ile aramız bozulursa (örneğin bolca savaştırıp kendisine toprak vermediğimiz ya da kişilik özelliklerimiz zıt olduğu için) kendisi bize sırt dönebilir ve ordusunu da yanında götürür. Yani kendimizi daha önce hizmetimizde olan bir orduyla savaşırken bulabiliyoruz.
Kaleleri hafife almanın bedeli
Takeda'larla savaşım umduğum gibi gitti. Ordulara toparlanmak için zaman tanıdıktan ve yeni kazanılmış bölgelerde gerekli yatırımları yaptıktan sonra gözlerimi diğer güney komşum Yoshitada Imagawa'nın yönetimindeki Suruga bölgesine çevirdim. Orada da dört kuni vardı, ne kadar zor olabilirdi ki? Üstelik artık şahsi bölgem genişlemiş ve asker sayım öncekinin en az iki katına çıkmıştı. Vasallarımın tüm ordularıyla benimkiler Suruga sınırına dizildiğinde hızlı gelecek zaferden emindim.
Oysa aradan geçen zamanda Yoshitada da boş durmamış, kalelerini olabildiğince geliştirmişti. Bitmek bilmeyen bir kale kuşatmasını cepheden saldırarak kısaltmaya çalıştım ve büyük kayıplar vererek hattımızda kendi elimle gedik açmış oldum. Ben hâlâ iki kaleyi kuşatırken Yoshitada boşluğu değerlendirdi ve vasallarımın az gelişmiş bölgelerine sardırdı. Büyük ümitlerle başlayan savaş hızla benim topraklarıma taşınırken kendimi bir anda cephe gerisindeki delikleri yamamaya çalışırken buldum.
Buraya kadar oyunun en önemli mekaniklerinden birini anmaya fırsat bile bulamadım: Onur! Oyundaki çoğu eylemimiz için paraya ihtiyacımız olduğu kadar onura da ihtiyacımız var. Acımasız bir iç savaşta güçlenmek için çabalarken bir yandan da çok onurlu olduğumuz algısını ayakta tutmamız gerekiyor. 0 ile 100 arasındaki bir değerle ölçülen onur diplomatik açıdan ne kadar saygı göreceğimizi, ailemiz dâhil tebaamızın bize ne kadar bağlı olacağını belirliyor. Savaş açmak ya da istenmeyen bir saraylıyı manastıra kapatmak gibi birçok hareket onur puanımızı olumsuz etkiliyor. İmparator'a bağışta bulunmak veya Shinto tapınağı inşa etmek gibi onurumuza katkıda bulunan eylemler olsa da, sosyal dengeleri gözetmeyen ve yayılmacı niyetlerimizi fazlaca belli eden davranışlar onurumuza ağır darbe indirebiliyor. Olur da 0'a yaklaşırsak son çareyi uygulamak zorunda kalıyoruz: seppuku. Kendi karnımızı artı şeklinde kesip iç organlarımızı boşalttığımız bu intihar biçimiyle yaptıklarımızdan utanç duyduğumuzu ve aslında hâlâ onurlu biri olduğumuzu kanıtlıyoruz. Karşılığında varislerimizin onur puanına da ufak bir katkıda bulunmuş oluyor ve klanımızın geleceğine yatırım yapmış oluyoruz.
Köylü ve rahip isyanları
Oyunun bir başka çok önemli boyutu din. Kuni başına tek bir tapınak yapabiliyoruz. Başta seçeneklerimiz Budistler ve Shintoistlerle sınırlı. Budistleri memnun etmek askeri avantajlar sağlarken, geleneksel Shinto dinine yakın durunca onurumuza süreğen bir katkı sağlamış oluyoruz. Portekizlilerin gelişiyle çekişen bu iki dine bir de Hıristiyanlık ekleniyor. Kiliseler sayesinde vergi toplama verimliliğimiz yükseliyor. Daha önemlisi ancak Hristiyanlığa bağlı yöneticilerin kancalı tüfek teknolojisini kullanabiliyor olması. Seçiminizi hangi dinden yana yaparsanız yapın halkın muhalefeti ile karşılaşacaksınız. Dinsel bir ayaklanma kunilerdeki istenmeyen tapınakların yakılmasıyla sonuçlanıyor. Yerel ayaklanmalardan öte daha geniş kapsamlı örgütlenmiş Ikkô-ikki isyanları da var. Özellikle yoksulluk ve iç savaşa tepki olarak rahip Rennyo'nun öğretilerinden esinlenen bu isyancı toplulukları çoğunlukla Budist rahiplerin önderlik ettiği köylülerden oluşurken aralarında Shinto rahipleri de bulunabiliyor. Ikkô-ikki tarafından ele geçirilmiş kuniler feodal sistemin tümüyle dışına çıkıyor ve varlıklarını (ele geçirilmedikçe) bağımsız olarak sürdürüyor. Yani bir Ikkô-ikki kunisini kendinize barışçıl yollarla bağlamanız mümkün değil.
Yeterince tapınak inşa ettikten sonra ilgili dine resmi bağlılığımızı ilan edebiliyoruz ve din kardeşlerimiz arasında öne çıkmayı başarabilirsek dini fraksiyon lideri oluyoruz, ki bu da (dinine göre) fazladan avantajlar sağlıyor.
Çay töreniyle kapatırken
Bu bir Paradox oyunu! Yani bir diğer deyişle buraya kadar anlattıklarımla oyunun tüm boyutlarını kapsamam katiyen mümkün değil. Oyunla ilgili ilk dikkatimi çeken şey Clausewitz motorunun kat ettiği yol oldu. Harita kesinlikle güzel ve topraksı renk paletiyle dönemin atmosferini harika yakalanmış. Fare sekiz ayrı modda görüntülenebilen ayrıntı zengini harita üzerinde yağ gibi kayarken veya oyunun başka herhangi bir anında en ufak bir takılma yaşamadım. Ayrıca Paradox oyunlarında eskiden ilk çıktıklarında sık rastlanan çökme sorunundan da eser yok.
Görüntü kadar altyapının da son derece sağlam kurulduğu belli. Özellikle birkaç oyundur sağ üst köşede bulunan "Outliner" adlı kritik bilgi göstergesi nerede ne olup bittiğini her an bildirerek çok önemli bir işlevi yerine getiriyor. "Event"ler ise artık pop-up şeklinde fırlamıyor, öncelik sıralamasını iki kademeli olarak belirleyebildiğimiz iki kutucukta birikiyor. Burada arayüze bulabildiğim tek kusur evlilik tekliflerinin ekranın en görünmeyecek yerde belirmesi ve görülmeyince hızla kaybolması oldu. Normalde her türlü olay için oyunu durdurma opsiyonu eklenebiliyorken bir tek evliliklerde bu yola gidilmemiş. Bunun nihai sürümde ya da kısa süre sonrasında değişeceğini sanıyorum.
Elimdekinin bir ön inceleme sürümü olduğunu unutmayarak "event" sayısının şu an için kesinlikle yetersiz olduğunu ve başarılı diplomatik eylemlerin vaat edilmiş sonuçları doğurmadığını belirtmem gerek. Ama bunlar ufak meseleler ve Paradox oyunlarında hep olduğu gibi oyun dengesi açısından tayin edici bu tür eksikler hep zamanla halloluyor (ki ilk resmi sürüm bile elimdeki sürümden çok daha iyi yapılandırılmış olacaktır).
Sengoku, çok daha iyi cilalanmış olmakla beraber Paradox oyunları arasında sanki az biraz "hafif" kalıyor. İzlenimim o ki, ilkbahara çıkacak kardeşi Crusader Kings II daha derin ve tok bir oynanış sunacak ve beni kendine çok daha uzun bir süre bağlayacak. Yine de Sengoku ağır başlı strateji oyunlarına yeni bulaşmak isteyenler ya da bir Victoria II'den sonra daha az bileşenli bir Paradox oyununa iştah duyanlar için gayet keyifli bir deneyim sunacaktır. Zaten son derece güçlü mod topluluğu ile oyunun ne hale geleceğini bugünden öngörmek mümkün bile değil.
Ha, Suruga savaşı ters tepince ne mi oldu? Kendimi "onurlu" bir barış anlaşması imzalayabilecek kadar toparladım ve devamında her şeyi biraz daha ağırdan aldım. Ne de olsa daha doğuda Uesugi belası var. En iyisi bahçeyle uğraşırken tefekküre dalmalı, çay seremonisinin her bir aşamasını doğru uygulamak için titizlenmeli ya da Go oynarken hatalarımı gözden geçirmeliyim. Biliyorum ki, zafere giden yol tek değil.

İşletim Sistemi: XP/Vista/Windows7
İşlemci: Intel® Pentium® IV 2.4 GHz or AMD 3500+
RAM: 2 Gb
HDD: 2 GB
Ekran Kartı: NVIDIA® GeForce 8800 / ATI Radeon® X1900
DirectX®: DirectX 9
http://netload.in/dateiBhhDt75PFG/FO.0542.part1.rar.htm
http://netload.in/dateiSb3b0f8sLj/FO.0542.part2.rar.htm
http://uploadstation.com/file/uVasWUt/FO.0542.part1.rar
http://uploadstation.com/file/eSKrYSv/FO.0542.part2.rar
http://ul.to/ohyiv3gi/FO.0542.part1.rar
http://ul.to/hich2un3/FO.0542.part2.rar